Bu yazımda dünya yüzeyinin %80’ini kapsayan su ile ilgili bilgi vermeye çalışacağım. Her ne kadar dünya yüzeyinin %80’i su ile kaplı olsa da bu suların sadece %1,5‘i canlı organizmaların kullanabileceği tatlı sudur.
Doğadaki tüm canlıların mutlak surette ihtiyaç duyduğu yaşam kaynağı olan su, gerek sağlığımızın korunması, gerekse hayatımızı sürdürebilmemiz için en önemli maddedir. Vücudumuzun %55-73’lük kısmını su oluştururken, beynimizin yaklaşık %75’i de sudan oluşmaktadır. Su; metabolizmanın düzenlenmesinde ve vücudumuzdaki tüm reaksiyonlarda görevlidir. Gün içerisinde içeceğimiz 1,5-2 lt su, enerji oluşumunu artırır ve zayıflamaya yardımcı olduğu gibi organ ve dokuları korur. Aç karnına içilen su; organizmayı zararlı toksin maddelerden arındırır. Su ayrıca içeriğindeki mineral ve iyonlar yardımıyla vücudumuzun elektrolit dengesini düzenler böylelikle sinir ve kas sistemimizin zinde, dinç kalmasına yardımcı olur.
Cildimizin; nem ve elastikiyetinin düzenlenmesinde su önemli rol oynar. Çocuk emziren kadınlarda; süt üretimini artıran en önemli sıvı sudur.
Şu da unutulmaması gereken bir konudur ki; insan yemek yemeden haftalarca yaşayabilirken su içmeden en fazla 1 hafta yaşayabilir.
İnsanların sağlığını koruması için kaybedilen suyun tekrar vücuda alınması gerekmektedir. Besinlerle günlük su ihtiyacımızın ancak beşte birini karşılayabiliriz, kalan beşte dördünü yani 2 litresini su ve diğer içeceklerle karşılamamız gerekir. Günde ne kadar su içmeniz gerektiği ise, vücudun büyüklüğü, yaptığımız işin ağırlığı ve iklime bağlı olarak değişmektedir. Ancak erişkin bir insan yaz mevsiminde her gün en az 2 litre (ortalama 10 su bardağı) su içmesi gerekmektedir.
Hamilelikte ise suyun önemi daha da artmaktadır. Çünkü bebeğin içinde bulunduğu amnion sıvısı her üç saatte bir kendini yeniler. Yetersiz sıvı alımı ile amnion miktarı azalacağından, yeterli miktarda su alınmadığı taktirde gebelik riskli bir boyut kazanır. Su, vücut sıcaklığını düzenleyici olarak da görev aldığından sıcak havalarda normalden daha fazla su içmek gerekmektedir. Çünkü bedenimiz ısındıkça terler ve su kaybeder. Bunun için su seviyesini yeterli düzeye getirmemiz gerekir. Vücut, suyu aktif olarak kullanır, depolayamaz. Bu sebeple vücudumuz susuzluğa uzun süre dayanamaz. Vücudumuzun hiç su içmeden dayanabileceği en fazla süre 7 gündür.
Spor yaparken dışarı ter ile atılan sıvı alınmazsa vücut metabolizmayı yavaşlatır. Bunun için profesyonel sporcular idman öncesi ve sonrası tartılarak aradaki fark kadar vücuda su alırlar. Kısaca; günde 10-12 bardak suyu, gün içine dağıtarak içmek gerekmektedir. Vücudumuz, hissettiğimizden çok daha fazla suya ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle susamadan da su içmek gerekmektedir. Hiçbir sıvı içecek suyun yerini tam anlamıyla tutmamaktadır.
Kahve, çay ve kola gibi kafeinli içecekler vücuda sağladıklarından daha fazla su kaybına yol açmaktadır. Bu sebeple susuzluğu gidermek için sadece yalın temiz suyun tercih edilmesi gerekmektedir.
Vücuda alınan su miktarı azalınca, böbrekler yeterli miktarda su alamadığından dolayı iyi çalışmazlar. Bu durumda karaciğer böbreklerin görevini üstlenir. Ancak karaciğer daha az yağı enerjiye dönüştürür. Bunun sonucunda da vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başlar. Vücut özellikle geceleri su almadığı için, sabahları uyanıldığında bir bardak su içmeyi ihmal etmemeliyiz.
Su rahatlatıcı özelliğiyle de önem arz etmektedir. Sadece temizlenmek için değil, vücut derisinin arınıp yenilenmesi ve bedenimizin yorgunluktan kurtulması için de önemlidir.
- Vücut sıvılarında bulunarak, eklemlerin kayganlaşmasına neden olur.
- Su; içerisinde yer alan mineraller sayesinde kemik ve dişlerin güçlenmesine yardımcı olur.
- Hücre ve kas dokularını güçlendirir.
- Cildi gerginleştirir, parlaklık kazandırır.
- İdrarla zararlı maddelerin atılmasını sağlar.
- Karbonhidratları, yağları, proteinleri, hormonları ve oksijeni, kanda bulunarak kaslara taşır. Zararlı maddeleri dokulardan uzaklaştırmayı sağlar.
- Tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinleri sindirir.
- Beynimizin %70-75’i sudan oluştuğu için su önemlidir.
- Vücudun elektrolit dengesinde rol oynayarak sinir ve kas sistemimizin zinde ve dinç olmasını sağlar.
Kısaca doğanın ve yaşamın devamı için olmazsa olmazlardan olan su için “Su Hayattır” sloganı son derece doğrudur.